YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ 5/11/2019 TARİH VE 2018/9159 E., 2019/9855 K. SAYILI KARARI
* BOŞANMA ( Anlaşmalı Boşanma Davasının Yargılaması Sırasında Davalının Duruşmaya Gelmemesi Sebebiyle Dava Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedenine Dayalı Boşanma Davasına Dönüştüğü/Hakim Tarafından Tasdik Edilmeyen Anlaşma Protokolü Hükümsüz Kalmakla Mahkemece İddia ve Savunma Çerçevesinde Taraf Delillerinin Toplanarak Tartışılması ve Tüm Deliller Değerlendirildikten Sonra Davalı Erkeğin Banka Hesaplarındaki Para Yönünden Davacının Katılma Alacağı Talebinin Esası Hakkında Olumlu Olumsuz Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
* ANLAŞMALI BOŞANMANIN ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASINA DÖNÜŞMESİ (Hakim Tarafından Tasdik Edilmeyen Anlaşma Protokolü Hükümsüz Kalmakla Mahkemece İddia ve Savunma Çerçevesinde Taraf Delillerinin Toplanarak Tartışılması ve Tüm Deliller Değerlendirildikten Sonra Davalı Erkeğin Banka Hesaplarındaki Para Yönünden Davacının Katılma Alacağı Talebinin Esası Hakkında Olumlu Olumsuz Bir Karar Verileceği )
* KATILMA ALACAĞI ( Anlaşmalı Boşanma Davasının Yargılaması Sırasında Davalının Duruşmaya Gelmemesi Sebebiyle Dava Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedenine Dayalı Boşanma Davasına Dönüştüğü/Hakim Tarafından Tasdik Edilmeyen Anlaşma Protokolü Hükümsüz Kalmakla Mahkemece Tüm Taraf Delilleri Değerlendirildikten Sonra Davalı Erkeğin Banka Hesaplarındaki Para Yönünden Davacının Katılma Alacağı Talebi Hakkında Karar Verileceği )
4721/m.166/1,166/3
ÖZET : Davacı vekili, davacının evlilik birliği içinde elde ettiği gelirini davalı eşe, para biriktirmek ve ev almak amacıyla verdiğini, davalının ise bankalarda birikim yaptığını, Bankada 2010 yılında yaklaşık 66.000 Dolar paraları bulunduğunu, boşanma aşamasında paranın taraflarca eşit oranda bölüşüleceği konusunda anlaştıkları halde davalının herhangi bir miktar vermediğini açıklayarak, evlilik birliği içinde biriktirilen ve bankada bulunan paraların tespitinin yapılarak, davacıya düşen miktardan fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir. Protokol tanzim edilerek anlaşmalı olarak (TMK madde 166/3) açılan anlaşmalı boşanma davasının yargılaması sırasında davalının duruşmaya gelmemesi sebebiyle dava evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK mad.166/1) nedenine dayalı boşanma davasına dönüşmüştür. Mahkemece tanıklar dinlenerek şiddetli geçimsizlik nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi gereğince boşanmaya karar verilmiştir. Anlaşmalı boşanma koşulları oluşmadığından davaya devam edilip boşanmaya karar verildiğine ve boşanmanın mali hükümlerinin düzenlendiği boşanma protokolü taraflarca mahkemeye verilmiş olmasına rağmen hakim tarafından uygun bulunup hüküm fıkrasında tasdik edilmeyen protokol hükümsüz kalmıştır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak tartışılması ve tüm deliller değerlendirildikten sonra davalı erkeğin banka hesaplarındaki para yönünden davacının katılma alacağı talebinin esası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 4. Aile Mahkemesi hükmüne karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda … Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08.10.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı … asil ve vekili Av. … ve karşı taraftan davalı … asil ve vekili Av. … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı … vekili, davacının evlilik birliği içinde elde ettiği gelirini davalı eşe, para biriktirmek ve ev almak amacıyla verdiğini, davalının ise bankalarda birikim yaptığını, … Bankasında 2010 yılında yaklaşık 66.000 Dolar paraları bulunduğunu, boşanma aşamasında paranın taraflarca eşit oranda bölüşüleceği konusunda anlaştıkları halde davalının herhangi bir miktar vermediğini açıklayarak, evlilik birliği içinde biriktirilen ve bankada bulunan paraların tespitinin yapılarak, davacıya düşen miktardan fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı … vekili, tarafların boşanma davası sırasında birlikte düzenledikleri 24.01.2012 tarihli anlaşmalı boşanma protokolünün 4. maddesiyle edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca tarafların taleplerinin olmayacağı yönünde karşılıklı olarak anlaştıklarını, mahkeme içi ikrar söz konusu olduğunu, mahkeme içi ikrarın kesin delil olup, aynı konulara ilişkin yeniden talepte bulunulamayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, tarafların TMK’nin 166/1. maddesi uyarınca boşandıkları, boşanma ile birlikte tarafların mal rejiminin tasfiyesine ilişkin yapmış oldukları anlaşmanın, hakim huzurunda ikrar niteliğinde olduğu ve tarafları bağlayacağı, her ne kadar somut olayda anlaşmalı boşanma şartları oluşmamış ise de, protokoldeki mal rejiminden herhangi bir hak ve alacağının olmadığına ilişkin davacı beyanına rağmen, aradan dört yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra yeniden mal rejiminin tasfiyesinin istenilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından esas yönünden, davalı vekilince vekalet ücreti ve ihtiyati tedbir yönlerinden karar istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi; tarafların boşanmalarına ilişkin … 2. Aile Mahkemesi’nin 30.03.2012 tarihli ve 2012/66-301 Esas, Karar sayılı dosya kapsamındaki tarafların imzalı beyanları dikkate alındığında bu beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu, mahkeme içi ikrarla taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesi ile ilgili düzenleme yapıldığının, bu beyanların kendilerini bağlayacağının, tek taraflı bu beyanlardan dönülemeyeceğinin, böylece görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca boşanma dosyasında davacı erkeğin, gerek davalı kadının imzasını içeren protokoldeki düzenlemeye, gerekse mahkemeye gönderdiği benzer açıklamaları ve ikrarı içeren dilekçesindeki beyanına güvenerek boşanmayı kabul ettiğine göre, artık kadının bu açıklamaları ve beyanları yok sayarak, görülmekte olan bu davayı açması ve talepte bulunması “Dürüst davranma” kuralına aykırılık teşkil ettiğinden, davacı kadının dürüstlük kuralına aykırı davrandığının, bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerektiği, diğer yandan davacının doğmamış haktan feragat edemeyeceği ileri sürülebilirse de; boşanma nedeniyle eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının dava tarihi itibarıyla sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibarıyla doğacağı ancak bu hakkın dava yolu ile kullanılabilmesi, tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi gerektiği, bu durumda davacı kadının beyanlarının boşanma davasının yargılaması devam ederken yapıldığı anlaşıldığına göre doğmamış haktan söz etmenin de mümkün olmadığı gerekçeleriyle İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde boşanma dosyasındaki beyanlara değer verilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine, davanın reddinin ön şart gerçekleşmediğinden red olarak kabulü gerektiği bu nedenle ön şart yokluğu gözetildiğinde, davalı yararına kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince 1.980 TL vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında da bir isabetsizlik bulunmadığından, ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiş olması da doğru olduğundan davalı vekilince yapılan istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, boşanma davasında sunulan 24.01.2012 tarihli protokolde geçen beyanların hukuki nitelendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Protokolün ikinci bendinde taraflar üzerinde kayıtlı bulunan taşınır ve taşınmazların boşanmadan sonra yine kendi üzerlerinde kalacağı ve tarafların iş bu boşanma nedeni ile birbirlerinden tazminat adı altında herhangi bir ödence talep etmediklerini, dördüncü bendinde ise, tarafların edinilmiş mallarda katılma rejimi uyarınca bir taleplerinin olmayacağı kararlaştırılmıştır. Dosya kapsamı bir bütün olarak incelendiğinde erkek tarafından boşanma dava dilekçesiyle birlikte ilgili protokolun Mahkemesine sunulduğu, kadının cevap dilekçesinde ise boşanma porotokolüne atıfta bulunarak boşanma protokolü esaslarına bağlı kalarak boşanmak istediğini bildirdiği ve taraflar arasında protokolün imzalandığı hususunda ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ne var ki boşanma dava dosyası incelendiğinde taraflar arasındaki boşanmanın anlaşmalı olarak gerçekleşmediği, kadının protokole atıfta bulunduğu cevap dilekçesi dışında mal rejimi tasfiyesine dair dilekçesi yahut beyanı bulunmadığı, taraflarca sunulan protokol Mahkemece tasdik edilmediği gibi dosyada tanık dinlendiği, sonuç olarak TMK’nin 166/1 maddesine dayalı olarak tarafların boşanmasına karar verildiği ve hüküm ikinci fıkrasında “Taraflar karşılıklı olarak kendileri için nafaka, maddi ve manevi tazminat talep etmedikleri için bu konularda karar verilmesine yer bulunmadığına,” hususunun karara bağlandığı, bu hükmün taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği sabittir. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin haklara yönelik tarafların anlaşmalı boşanma için mahkemeye sundukları ve tasdik edilmeyen porotokol dışında beyanları bulunmamaktadır.
24.01.2012 tarihli protokol tanzim edilerek anlaşmalı olarak (TMK madde 166/3) açılan anlaşmalı boşanma davasının yargılaması sırasında davalının duruşmaya gelmemesi sebebiyle dava evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK mad.166/1) nedenine dayalı boşanma davasına dönüşmüştür. Mahkemece tanıklar dinlenerek şiddetli geçimsizlik nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi gereğince boşanmaya karar verilmiştir. Anlaşmalı boşanma koşulları oluşmadığından davaya devam edilip boşanmaya karar verildiğine ve boşanmanın mali hükümlerinin düzenlendiği boşanma protokolü taraflarca mahkemeye verilmiş olmasına rağmen hakim tarafından uygun bulunup hüküm fıkrasında tasdik edilmeyen protokol hükümsüz kalmıştır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak tartışılması ve tüm deliller değerlendirildikten sonra davalı erkeğin banka hesaplarındaki para yönünden davacının katılma alacağı talebinin esası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan yönlerden hüküm usul, Yasa ve Daire uygulamasına aykırı bulunmuş olup bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nin 373/1 maddesi uyarınca kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 05.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi